Günümüzde Cilt Sanatı
Sanayileşme-makineleşmeyle birlikte klasik cilt sanatı durma noktasına gelmiştir. Cumhuriyet döneminde cilt kapakları gömme, şemse ve köşebentlerle bezeme yapılmıştır. Yeni bir tasarım oluşmazken eski klasik eserlere bağlı kalınarak eserler yapılmaya başlanmıştır. Günümüzde bu sanatı gelecek kuşaklara yılmadan bıkmadan aktaran İslam SEÇEN, klasik dönemde yapılmış tekniklerden hemen hemen hepsini denemiş, canlandırmış ve öğrencilerine aktarmıştır. Yıllarca Süleymaniye Kütüphanesinde yazma eserlere hizmet eden İslam SEÇEN halen Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Güzel Sanatlar Akademisi Geleneksel El Sanatları Bölümü, Cilt Ana Sanat Dalında öğrenciler yetiştirmektedir. Klasik Türk cildi İstanbul da birkaç özel atölyede ve Konya da 1984 yılında açılan Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi nde yaşatılmaya çalışılmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğünün 26.03.2007 ile 26.09.2007 tarihleri arasında İstanbul Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’nde düzenlemiş olduğu “Yazma Eserler Cilt ve Kâğıt Restorasyonu “ kursu ile bu sanatın yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması çerçevesinde önemli bir adım atılmıştır. Ayrıca 2005 yılında Selçuk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel El Sanatları bölümüne Klasik Türk Cildi ve Restorasyonu Ana Sanat Dalı açılmıştır.
Önceleri yazma kitapların korunması amacıyla geliştirilen ciltçilik, Müslümanlığın yaygınlaşması, dini kitaplara verilen önemin artmasıyla tüm İslam dünyasında bir sanat dalı haline geldi. İlk Türk ciltlerinin Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerine ait olduğu bilinmektedir. Ancak Türklerin İslamiyeti Kabul etmelerinden sonra cilt sanatı hızla gelişerek İslami sanatlar içerisinde seçkin ve zarif bir yere gelmiştir. Ciltçilik, Orta Asya’dan İran’a Arap Yarımadası’ndan Anadolu’ya kadar yayılmış, yapılan ciltler mücellidelerinin yetiştikleri bölgelerin özelliklerini taşıyan motifler içermiştir. Hatayi, Memluk, Herat, Rumi, Arabesk, Selçuklu, Osmanlı, Fas motifleri gibi. XI. yüzyıl sonlarında Büyük Selçuklulara geçen Türk-İslam cilt sanatı, Selçuklular devrinde gelişmelesini sürdürmüş, özellikle Arabesk desenli ve yuvarlak şemseli ciltler yapılmıştır. Şemse, Arapça güneş anlamına gelen “şems” kelimesinden gelmekte olup, güneş şeklinde süsleme motifidir. Güneşin gökyüzünün ortasında ışınlarıyla etrafını aydınlatan bir yıldız olduğu kabul edilerek, kitap kapaklarımızın ortalarında işlenmiştir. Selçuklu Ciltlerinde deri üzerine kabartma süslü şemselerin seçkin örnekleri sergilenmiştir.
XV. yüzyıl Osmanlı ciltlerinde, Anadolu Selçuklu cildinden Osmanlı cildine geçilmiştir. Fatih devri Türk cildi için bir yükselme çağıdır ve ilk ciltçilik teşkilatı da bu gelişmeye paralel olarak II. Bayezid zamanında kurulmuştur. II Bayezid dönemi, ciltçilik teşkilatıyla birlikte Osmanlı cilt sanatının klasik dönemi olmuştur. İlk defa bu dönemde Mücellidler zümresinin bir mektep teşkil ettiklerini, Osmanlı Sarayı’nda bir topluluk halinde göründüklerini, hoca-talebe olarak ikiye ayrıldıklarını görmekteyiz. Klasik dönemde cilt süslemeciliğinde şemsler yuvarlak biçimden oval biçime dönüşmüş, iki ucuna salbek denilen rumi uzantılar eklenmiştir. Arabesk süsleme öğelerinin yerini yaprak, çiçek, rumi ve hatayi motifler almıştır. Deri üzerine çelik kalıplarla basılan şemseler, köşebendler ve zencerekler yer yer renkli boyamalarla bezenmiştir. Bu devirde çoğunlukla kahverengi tonlarındaki derilerin yanı sıra kırmızı, vişneçürüğü, mavi, mor,,nefti, zeytuni, tahin ve siyah derilerde kullanılmıştır. XVII. yüzyılda devletin gerilemesine paralel olarak diğer sanat dallarıyla birlikte cilt sanatında da bir duraklama görülmüştür. Teknik değişiklik olmamasına karşın motiflerin işlenmesi ve kompozisyonlar açısından bir gerileme görülmektedir. Kapakların bir kısmında köşebend ve bordürler kalkmış, şemseler dikdörtgen karekterli bir yapıda kullanılmış, bir kısım örnekte de oval şemseler yapılmış, kenarına bordur yerine kalınca zencerek çekilmiştir. XVIII. yüzyıldan itibaren lake, yekşah, zilbahar süslemeli ve Barok-Rokoko ciltler yapılmaya başlanmıştır. Stilize motiflerin yanı sıra realist çiçek ve yapraklarda kullanılmıştır. XIX. yüzyılda yekşah ve Barok-Rokoko ciltleri kullanılmıştır. XIX yüzyıl tezhiplerini yapan mücellitler aynı zamanda sermücellid olarak sarayda çalışmışlardır. Bu sanatçılar batı sanatının Barok ve Rokoko kıvrımlarını, içi çiçekle dolu sepet ve saksılarını tezhipteki gibi ciltte de uygulamışlardır. Ayrıca XIX. yüzyılda kadife veya başka kumaşlar üzerine sim ya da sırmayla işlenmiş ciltler de yapılmıştır.
El yazması ciltler dört bölümden oluşmaktadır. Kitabın korunmasını sağlayan alt ve üst kapaklar, alt ve üst kapağı bir arada tutan sırt kısmı, mikleb adı verilen alt kapağa bağlı genellikle üçgen biçimli olan aynı zamanda sayfaların yerini belirlemede kullanılan kısım, son olarak da Sertab adı verilen üst kapak ile alt kapağı bir arada tutan kısımdan oluşmaktadır. Ciltçilikte ana malzeme deri olmakla birlikte lake, ebru ve kumaşa (kadife, ipek)da yer verilmekteydi. Klasik ciltleri kullanılan malzemeye ve süsleme tekniklerine göre sınıflamak mümkündür. Kullanılan malzemeye göre ciltler sırasıyla mukavva ciltler, deri ciltler, lake ciltler, kumaş ciltler, ebrulu ciltler, murassa ciltlerdir.